İhsan Berke Saraçoğlu

Mavi-beyaz seramikler, yüzyıllardır medeniyetlerin estetik anlayışını, yaşam biçimlerini ve kültürel kimliklerini yansıtan bir hafıza nesnesi olmuştur. Geleneksel olarak el işçiliğiyle üretilen bu seramikler, bir dönemin ruhunu taşırken, yapay zeka ile yeniden üretildiklerinde gerçeklik ve temsil arasındaki sınır muğlaklaşır. Bu süreç, kültürel sürekliliğin mi yoksa dönüşümün mü ağır bastığını sorgulatırken, izleyicinin belleğinde nostalji ile yabancılaşma arasında bir gerilim yaratır. Dijitalleşme, geçmişin formlarını korurken onları yeni bağlamlarda yeniden üretir ve bu noktada gelenek artık sabit bir yapı olmaktan çıkarak akışkan ve değişken bir olgu hâline gelir. Baudrillard’ın simülasyon kuramına göre, yapay zeka tarafından üretilen bu mavi-beyaz seramikler artık orijinalin bir kopyası değil, kendi başına bağımsız bir gerçeklik kazanan simülakrlara dönüşür. Peki, bir imge, dijital ortamda yeniden üretildiğinde hâlâ geçmişle bağını koruyabilir mi, yoksa artık bambaşka bir anlam mı kazanır? Günümüz dünyasında, makinelerin kültürel imgeleri yeniden inşa edişi, sadece estetik bir deneyim değil, aynı zamanda toplumun, bireyin ve gerçeklik algısının dönüşümüne dair derin bir sorgulamadır.

Blue and white ceramics have long served as memory objects, reflecting the aesthetic sensibilities, ways of life, and cultural identities of civilizations. Traditionally crafted by hand, these ceramics embodied the spirit of their era, yet when recreated through artificial intelligence, the boundary between reality and representation becomes ambiguous. This process raises questions about whether cultural continuity prevails or if transformation dominates, creating a tension between nostalgia and alienation in the viewer’s perception. While digitalization preserves past forms, it simultaneously reconstructs them within new contexts, rendering tradition no longer a fixed structure but a fluid and evolving phenomenon. According to Baudrillard’s simulation theory, these AI-generated blue and white ceramics are no longer mere replicas of an original but rather simulacra—independent realities detached from any singular source. Can an image, when digitally reproduced, still maintain its connection to the past, or does it acquire an entirely new meaning? In today’s world, the reconstruction of cultural imagery by machines is not just an aesthetic experience but also a profound inquiry into the transformation of society, the individual, and our perception of reality.